15.07.2023 - 21.07.2023

Editör: Dr. Öğr. Üyesi Gülcan İNALCIK

17.07.2023-22.07.2023

İstanbul Anlaşmaları Hakkında

Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması, Rusya’nın anlaşmadan çekilmesiyle 18 Temmuz’da sona erdi. Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin öncülüğünde 2022 Temmuz ayında uygulamaya giren Tahıl Anlaşması ile Ukrayna’daki savaşın bir küresel gıda krizi yaratmasının önüne geçilmesi hedeflenmişti. Koridor’da kayıtlı son gemi TQ Samsun, Odessa limanını terk etti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin daha önce Rusya’nın anlaşmanın uzatılması için ortaya koyduğu şartların aylardır karşılanmadığını sık sık dile getirmiş, BM’nin çabalarına rağmen Rusya’ya karşı anlaşma şartlarının yerine getirilmediğini çünkü Batılı ülkelerin verdikleri sözleri tutmayacaklarını belirtmişti. Putin, Batı’nın Ukrayna tahılının çoğunu kendi ülkelerine ihraç ettiğini, anlaşmanın ana hedefi olan Afrika ülkeleri de dâhil olmak üzere ihtiyaç sahibi ülkelere tahıl tedarikinin ise hiçbir zaman gerçekleşmediğine defalarca dikkat çekmişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Tahıl Anlaşması’nın uzatılmayacağını Türkiye, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler’e bildirdi.

Putin, 19 Temmuz’da yaptığı açıklamada tüm koşullarının dikkate alınması halinde Rusya’nın tahıl anlaşmasını yeniden başlatmayı değerlendireceğini söyledi. Ayrıca Putin, hükümet üyeleriyle yaptığı toplantıda. BM’nin tahıl anlaşmasının şartlarını yerine getirmek için samimi bir şekilde çaba sarf ettiğini söyledi: “Şunu samimiyetle söylemeliyim ki, BM personelinin Batı tarafından verilen sözleri yerine getirmek için içtenlikle çaba gösterdiğine inanıyorum. Ancak hiçbir şey elde etmeyi başaramadılar. Anlaşmanın normal işleyişi için neredeyse hiçbir şey yapmadılar.”

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Körfez turu dönüşünde gazetecilere bir takım açıklamalarda bulunarak, “Rusya ile ilişkilerimizi sürdürüyoruz. Gerek Dışişleri Bakanım Hakan Bey (Fidan), gerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Bey (Kalın) görüşmelerini sürdürüyorlar. Bununla birlikte çok yakın bir gelecekte Sayın Putin ile bu konuyu belli bir noktaya getirmeyi ümit ediyoruz. Karadeniz Tahıl Girişimi’nin sona ermesi, dünya gıda fiyatlarının yükselmesi, bazı bölgelerde açlık ve yeni göç dalgaları gibi bir dizi sonuç doğuracaktır. ... Batılı ülkeler de bu konuda harekete geçmelidir.” dedi. Türk lider, tahıl anlaşmasının sona ermesinin kıtlığa yol açabileceğini ve göçmen akınını tetikleyebileceğini öne sürdü.

RİA Novosti’nin aktardığına göre, Erdoğan, “Karadeniz Tahıl Girişimi sayesinde 33 milyondan fazla tahılın dünya pazarlarına arzını sağladık ve sonuçları küresel salgın ve ekonomik krizden sonra çok daha ağır olacak küresel bir gıda krizini önledik. Bu konuyu çok yakın bir gelecekte Sayın Putin ile ya telefon diplomasisi yoluyla ya da kendi aramızda zaten görüştüğümüz Türkiye ziyareti yoluyla belli bir noktaya getirmeyi umuyoruz. Sayın Putin’in Ağustos ayında planlanan ziyareti gerçekleşirse bu konuları detaylı bir şekilde ele alacağız. Süreci uzatmadan Karadeniz tahıl girişiminin devamını sağlayacağımıza inanıyorum” dedi.

20 Temmuz’da Kremlin basın sözcüsü Dmitriy Peskov da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in tahıl anlaşmasına ilişkin kapsamlı bir açıklama yaptığını ve Kremlin’in buna ekleyeceği başka bir şey olmadığı açıklamasında bulundu.“Muhatap alınması gereken Dışişleri Bakanlığı’dır. Anlaşmada yer alan her şeyi zaten söyledik. Buna ekleyecek bir şeyimiz yok. Dün Başkan Putin hükümet üyeleriyle yaptığı toplantıda kapsamlı bir açıklama yaptı, orada her şey ayrıntılı bir şekilde anlatıldı” diyen Peskov, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasının anlaşmanın yeniden canlandırılması için üç ay olduğu anlamına gelip gelmediğinin sorulması üzerine gazetecilere şu yanıtı verdi:

“Rusya Pazartesi günü Türkiye, Ukrayna ve BM’ye, Ukrayna’nın Odessa dâhil üç limandan Karadeniz üzerinden tahıl, gıda ve gübre ihracatını içeren tahıl anlaşmasını feshetmeleri için bildirimde bulundu. Batı, Ukrayna tahılının çoğunu Afrika’daki ihtiyaç sahibi ülkeler yerine kendi ülkelerine ihraç ediyordu ve bu da Rusya’nın anlaşmanın devam etmesi için gerekli bir şartını ihlal ediyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, hiç kimsenin tahıl anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini ve anlaşmalarını yerine getirmeyeceğini, herkesin Rusya’dan sürekli bir şeyler talep ettiğini, ancak anlaşmayı uzatan Rusya Federasyonu’nun yabancı meslektaşlarının nihayet üzerinde anlaşılan ve onaylanan parametre ve koşullara tam olarak uymaya başlamasını beklemektedir.”

Daha önce Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zaharova, BM’nin Rusya ile Rus tahıl ve gübrelerinin ihracatına ilişkin memorandumu uygulamak için üç ayı daha olduğunu söylemişti.

AB diplomasi şefi Josep Borrell, 20 Temmuz’da yaptığı açıklamada, Karadeniz tahıl girişiminin sona ermesinin “önemli bir dünya gıda krizine” yol açacağından emin olduğunu ifade etti. AB dışişleri bakanlarının Brüksel’deki toplantısı öncesinde yaptığı açıklamada Borrel, “Bunun dünyada önemli bir gıda krizine yol açacağını zaten biliyoruz... Tahılın yok edilmesi dünyada gıda sıkıntısına yol açacak” dedi.

CNN Türk’ün Türk Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, 20 Temmuz’da Rus heyeti tahıl anlaşmasının İstanbul’daki koordinasyon merkezinden ayrıldı.

21.07.2023 tarihinde de Erdoğan, Putin ile Türkiye’ye yapmayı planladığı ziyareti görüştüğünü ve görüşmenin ardından tahıl anlaşmasının devam etmesini beklediğini söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı yazılı açıklama şöyledir:

“Neredeyse bir yıl önce, 22 Temmuz 2022 tarihinde İstanbul’da birbiriyle bağlantılı iki anlaşma imzalandı: Ukrayna gıda ve Rus amonyak ihracatına ilişkin Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması ve Rusya’nın tarım ürünleri ve gübre ihracatının normalleştirilmesine ilişkin Rusya-BM Memorandumu. Bilindiği üzere bu “paket” Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in önerisi ve katılımıyla, küresel gıda güvenliğinin sağlanması, kıtlık tehditlerinin azaltılması ve Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki ihtiyaç sahibi ülkelere yardım edilmesi gibi insani amaçlarla imzalanmıştır.

Bir yıl sonra, bu anlaşmaların uygulanmasına yönelik çalışmaların sonuçları hayal kırıklığı yaratıyor.

Karadeniz Girişimi imzadan sadece bir hafta sonra başlatıldı. Mümkün olan en kısa süre içerisinde bir deniz insani yardım koridoru belirlendi, katılımcı gemilerin kayıt ve denetimi için İstanbul’da bir Ortak Koordinasyon Merkezi kuruldu ve daha 1 Ağustos 2022 tarihinde ilk kuru yük gemisi “Razoni” Odessa’dan ayrıldı. Bu durum, Rus temsilcilerin anlaşmanın bir tarafı olarak görevlerini yerine getirme konusundaki vicdanlı ve sorumlu yaklaşımlarını açıkça teyit etmiştir.

Ancak, belirtilen insani amaçların aksine, Ukrayna’nın gıda ihracatı neredeyse anında tamamen ticari bir temele aktarıldı ve son ana kadar Kiev’in ve Batılı küratörlerinin dar çıkarlarına hizmet etmeyi amaçladı. Gerçekler ve rakamlar, dedikleri gibi, kendileri için konuşurlar. Karadeniz Girişimi başlatıldığından bu yana toplam 32.8 milyon ton yük ihraç edilmiş olup, bunun %70’inden fazlası (26.3 milyon ton) AB de dâhil olmak üzere yüksek ve üst-orta gelirli ülkelere gönderilmiştir. Başta Etiyopya, Yemen, Afganistan, Sudan, Yemen ve Somali olmak üzere en yoksul devletler ise toplam 922.092 ton ile %3'ten daha az bir paya sahip olmuştur.

Ukrayna’nın ekilebilir arazilerinin önemli bir kısmının (17 milyon hektardan fazla) sahiplerinin Batılı şirketler Cargill, DuPont ve Monsanto olduğu göz önünde bulundurulursa, başlangıçta insani olan bir girişimin bu şekilde coğrafi ve ticari hale getirildiği anlaşılacaktır. Bu şirketler, Kiev’in IMF’nin talebi üzerine 20 yıllık satış moratoryumunu kaldırmasının ardından Ukrayna topraklarını satın aldılar ve Ukrayna'nın tahıl ihracatının başlıca yararlanıcıları oldular. Öte yandan, Ukrayna gıdalarını damping fiyatlarıyla satın alan Avrupalılar, daha sonra bunları kendi fabrikalarında işleyerek katma değeri yüksek mamul mallar olarak yeniden satıyorlar. Aslında Batılılar hem tahıl satışından hem de işlenmesinden iki kez kazanıyor. Ayrıca ABD ve AB fiyatlar üzerinde spekülasyon yaparak suni mal kıtlığı yaratmakta ve yasadışı tek taraflı yaptırımlar uygulayarak Rus tarım ürünlerini dünya pazarlarının dışına itmektedir.

Ayrıca, Karadeniz Girişimi'nin uygulandığı yıl boyunca, Kiev rejiminin insani deniz koridoru ve gemicilik kılıfı altında Rus sivil ve askeri tesislerine karşı provokasyon ve saldırılar düzenlemekten çekinmediğini de belirtmek gerekir. Esasen, Kiev’in kontrolündeki limanlar ve Rusya’nın Ukrayna tahılının ihracatı için açtığı güvenli koridor, Karadeniz Girişimi’nin ruhuna ve lafzına aykırı olarak terörist saldırılar gerçekleştirmek için kullanıldı.

BM-Rusya Memorandumuna gelince, bu hiçbir zaman gerçekten işe yaramadı. Washington, Brüksel ve Londra, küresel Güney ülkelerinin ihtiyaçları ve yaptırımların sözde gıda ve gübreye uygulanmadığı gibi ikiyüzlü söylemler altında kısıtlamalarını “damgalamaya” devam etti. Sadece AB, Temmuz 2022’den bu yana beş yeni yaptırım paketi yayınladı. Amerikalılar ve İngilizler de bölge dışı kısıtlamalarından geri kalmıyor. Sonuç olarak Rusya'nın banka ödemeleri, sigorta ve nakliye lojistiği, yedek parça tedariği ve yabancı varlıkları tamamen bloke edilmiş durumda.

BM öncülüğünde en yoksul ülkelere Rus mineral gübrelerinin bağışlanması buna bir örnektir. Bu girişimin Eylül 2022’de duyurulmasından bu yana, Letonya, Estonya, Belçika ve Hollanda’da bloke edilen 262.000 tonluk sevkiyattan sadece iki tanesi – Malavi’ye 20.000 ton ve Kenya’ya 34.000 ton - gönderilmiştir. Bu, prensipte herhangi bir yaptırıma tabi olmaması gereken, tamamen insani bir eylemden bahsetmemize rağmen böyledir. Aynı zamanda, ürünlerin sahibi olan Rus şirketi teslimat ve nakliye masraflarını da karşıladı. Birleşmiş Milletler ve Letonyalılara ayrı ayrı ödeme yapıldıktan sonra Letonya Dışişleri Bakanı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünden gübrelerimizi ihtiyaç sahiplerine “bağışlamaya” hazır olduğunu açıklamaktan çekinmezken, Birleşmiş Milletler basın açıklamalarında Rusya'dan bahsetmeye yer bulamadı ve ardından sevkiyatın teslim törenine hiç katılmadı.

Rusya-BM Memorandumunda öngörülen beş sistemik görevden hiçbirinin yerine getirilmediğini belirtmek zorundayız. “Rosselkhozbank SWIFT sistemine yeniden bağlanmamıştır. BM Genel Sekreteri’nin, bankamızın bir “yan kuruluşu” ya da iştiraki için SWIFT’e erişimle ilgili bazı seçeneklere ilişkin hararetli, son dakika önerisi pratikte gerçekleştirilemez ve uygulanamaz - verilerimize göre bu Avrupa Birliği tarafından da kabul edilmektedir. Aslında, bir kez daha Karadeniz Girişimi’nin uzantısı altında bize boş bir vaat satmaya çalıştılar.

Tarım ürünleri ve gübre üretimi için yedek parça ve ekipmanların Rusya’ya ithalatı “çift kullanımlı” mallar olarak yasaklanmıştır. Ülkemizin tüm toprakları, fahiş düzeylere varan sigorta oranlarıyla savaş riski bölgesi ilan edildi ve yabancı limanlar gemilerimize ve kargolarımıza kapatıldı. Batı yaptırımlarının gıda ve gübre için geçerli olmadığı iddia edilmesine rağmen, yerli tarım şirketlerinin yabancı hesapları “dondurulmuştur”. Kısmen serbest bırakılan fonlar, kredileri geri ödemek ve gübrelerimizin ücretsiz teslimatlarını ödemek için aynı Batılıların ceplerine “göç etti”.

Son olarak, her iki İstanbul anlaşmasında da öngörülen Togliatti-Odessa amonyak boru hattının yeniden canlandırılması hikâyesi, Kiev rejiminin ve Birleşmiş Milletler’in yükümlülüklerine yaklaşımını her kelimeden daha iyi göstermektedir. İlk başta, Karadeniz Girişimi’nin genişletilmesi (yeni limanların dâhil edilmesi, kargo terminolojisinin çeşitlendirilmesi ve denetimlerin arttırılması) ve Guterres’in 24 Nisan tarihli özel teklifi çerçevesinde genişletilmesi için yeniden başlatılması kapsamında ek faydalar için pazarlık yapmaya çalıştılar. Bu hedeflere ulaşamayan Kiev rejimi, Birleşmiş Milletler Sekretaryasının anlamlı sessizliği karşısında 5 Haziran’da “boru yoksa sorun da yok” ilkesiyle amonyak boru hattını havaya uçurdu.

İstanbul anlaşmalarının uygulanmasında bariz bir sabotajın yaşandığı bu koşullarda, insani amacını yerine getirmekte başarısız olan Karadeniz Girişimi’nin devamı anlamını yitirmektedir.

Anlaşmanın H maddesi uyarınca Rus tarafı, Türk ve Ukrayna taraflarının bugün resmi olarak bilgilendirildiği ve Birleşmiş Milletler Sekretaryasına da bildirildiği üzere, anlaşmanın daha da uzatılmasına itiraz etmektedir. Bu da seyrüsefer güvenliğine yönelik garantilerin geri çekilmesi, deniz insani koridorunun daraltılması, Karadeniz'in kuzeybatı sularında geçici bir tehlikeli bölge rejiminin yeniden tesis edilmesi ve İstanbul'daki Koordinasyon Merkesi’nin feshedilmesi anlamına gelmektedir. Rusya’nın katılımı olmaksızın Karadeniz Girişimi 18 Temmuz’dan itibaren işlevini yitirecektir.

Ukrayna gıdasını kara koridorları üzerinden ihraç edebilecek olan Kiev’in Avrupalı müttefiklerinin söz konusu dayanışmasını gösterme zamanının geldiğine inanıyoruz. Ancak bunu yaparken, herhangi bir kontrol olmaksızın gelen ucuz ve düşük kaliteli tahıl, nihayetinde Avrupa pazarlarına akın ederek yerel çiftçilerin protestolarına neden olma riski taşıyor (ve zaten neden oluyor). Brüksel bu konuyu gerçekten önemsiyorsa, AB bu tahılı satın alabilir ve açlıkla mücadeleden bahsetmek yerine ihtiyacı olan ülkelere göndermeye başlayabilir.

Eğer Batılı başkentler “Karadeniz girişimine” gerçekten değer veriyorlarsa, yükümlülüklerini yerine getirmeyi ve Rus gübre ve gıda maddelerini yaptırımlardan çıkarmayı ciddi olarak düşünmelidirler. Ancak vaatler ve güvenceler yerine somut sonuçlar elde edildiğinde Rusya “anlaşmayı” yeniden yürürlüğe koymayı düşünmeye hazır olacaktır.”

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

17.07.2023

Kırım Köprüsü’nde patlama. Kırım’ı Rusya’nın geri kalanına bağlayan köprüde bir patlama meydana geldi. Söz konusu olayda iki sivil hayatını kaybetti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova saldırıyla ilgili olarak şu açıklamayı yaptı:

“17 Temmuz gecesi Kırım köprüsü, Ukrayna’ya ait iki insansız hava aracının kullanıldığı bir başka terör saldırısına maruz kaldı. Yol yatağının bir bölümü hasar gördü. Kurbanlar, Belgorod bölgesinin Novooskolskiy kenti sakinleri Aleksey ve Natalia Kulik adlı sivillerdi ve köprüden bir binek araçla geçiyorlardı. Çiftin 14 yaşındaki kızları Angelina yetim kaldı ve durumu orta derecede olmak üzere hastaneye kaldırıldı. Kiev, yaşananların Deniz Kuvvetleri ve Ukrayna Güvenlik Servisi’nin ortak operasyonu sonucu meydana geldiğini açıkladı. Bu da ülkenin siyasi liderliğinin ve özel servislerinin terör saldırısına karıştığını teyit etmektedir. (…) Terör saldırısıyla ilgili olarak bir ceza davası açılmış olup, bu dava çerçevesinde gerekli soruşturma tedbirleri alınmaktadır. Faillerin tespit edileceğinden ve adaletten kaçamayacaklarından eminiz. Köprüye saldıran insansız hava araçlarının Batı menşeli olduğu ve Batılı ülkelerin bu operasyonun planlanması, desteklenmesi ve gerçekleştirilmesindeki rolü ortaya çıkarsa, bu durum Kiev rejiminin terörist faaliyetlerindeki suç ortaklığını teyit edecektir. Rusya Dışişleri Bakanlığı, tamamen sivil bir tesis olan Kırım köprüsüne yönelik terör saldırısını şiddetle kınamaktadır. Uluslararası toplumun ve ilgili çok taraflı yapıların ilkeli davranacağına ve Ukraynalı yetkililer tarafından işlenen bir başka suçu uygun bir şekilde değerlendireceğine inanıyoruz. Terörist saldırı nedeniyle Kırım köprüsünün yol yatağında meydana gelen hasar en kısa sürede onarılacaktır. Yarımadaya ulaşım bağlantılarını kesmeye ve Kırım’ı Rusya’nın geri kalanından koparmaya yönelik tüm girişimler kasıtlı olarak engellenecektir.”

Ukraynalı yetkililer köprüye verilen zararın sorumluluğunu resmi olarak üstlenmedi. Ancak BBC’nin bir kaynağı, Kırım köprüsüne gece düzenlenen saldırının Ukrayna silahlı kuvvetleri, deniz kuvvetleri ve Ukrayna Güvenlik Servisi tarafından gerçekleştirilen özel bir operasyon olduğunu söyledi.

Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkan Danışmanı Mihail Podolyak yaşananları şöyle yorumladı: “Rusya’nın kitlesel katliam araçlarını taşımak için kullanılan tüm yasadışı yapılar kısa ömürlüdür. Yıkım nedenleri ne olursa olsun.”

Ukrayna İstihbarat Ana Müdürlüğü temsilcisi Andriy Yusov, Ukrayna’da yayın yapan Suspilne’ye yaptığı açıklamada köprünün bir bölümünün yıkılmasının Ukrayna’daki Rus ordusu için lojistik sorunlara neden olacağını söyledi. “Yarımada Ruslar tarafından Ukrayna topraklarının derinliklerine kuvvet ve araç taşımak için büyük bir lojistik merkez olarak kullanılıyor. Elbette her türlü lojistik sorun işgalciler için ek komplikasyonlardır” dedi.

BBC Rusça Servisi askeri gözlemcisi Pavel Aksyonov, Kırım Köprüsü’ne yapılan saldırının askeri önemini ise şöyle değerlendirdi:

“Kırım Köprüsü hem Ukrayna’nın güney bölgelerindeki Rus ordusunun ikmal zincirinin önemli bir halkası, hem kritik bir altyapı parçası hem de Rusya’nın yarımadayı ilhakının bir sembolüdür. Bu saldırının tek bir amacının olabileceğini söylemek zor. Ancak olay yerinden gelen ilk haberlere bakılırsa demiryolu zarar görmemiş. Demiryolu otoyoldan ayrı olarak uzanıyor - Kırım Köprüsü birkaç metre arayla iki ayrı köprüden oluşuyor. Demiryolu askeri malzemelerin ana akışını taşıyor, dolayısıyla patlama ordunun ikmalini kesintiye uğratmayacak. Saldırının otoyola ciddi hasar vermesi daha çok manevi ve psikolojik bir hasar olacaktır - köprü bir sembol ve Kremlin’in işgal altındaki topraklardaki en iddialı projesi. Rusya bu tesisin savunulması, hava ve su saldırılarından korunması için büyük çaba sarf ediyor. Rusya 24 Mayıs’ta Kırım Köprüsü çevresinde bir güvenlik tatbikatı düzenledi. Tatbikat sırasında köprüyü kısmen gizlemek için bir sis perdesi oluşturuldu. Haziran ayı başında köprüde bir başka tatbikat - terörle mücadele tatbikatı - gerçekleştirildi. Bu çabalar bazı sonuçlar vermektedir. Örneğin 9 Temmuz’da bir Rus hava savunma sistemi Taman’ın kuzeyinde deniz üzerinde bir füze düşürdü. Bunun ardından köprüde trafik askıya alındı. Kırım’ın diğer bölgelerinde de insansız hava araçları periyodik olarak düşürülüyor. Şimdiye kadar Kırım köprüsü sadece bir kez hasar gördü - 8 Ekim 2022’de dorseli bir kamyonun patlaması sonucu karayolu köprüsünün üç açıklığı çöktü ve demiryolu köprüsü de ağır hasar gördü. Sonrasında alınan güvenlik önlemleri köprünün kullanımını çok zorlaştırmıştır. Yaz aylarında girişlerinin önünde öyle trafik sıkışıklıkları oluştu ki Vladimir Putin, turistlerin Ukrayna’nın işgal altındaki bölgelerinden ya da askeri çıkarma gemileriyle gönderilmesinin önerildiği özel bir toplantı bile düzenledi. Her ne kadar Ukrayna Nisan ayında Sivastopol’daki bir koya ve Haziran ayında Rus Donanması’na ait Priazovye gemisine yönelik saldırı girişiminde deniz insansız hava araçlarını kullanmış olsa da, köprüye denizden saldırı tehdidi şu ana kadar varsayımsal görünüyordu. Sivastopol yakınlarındaki körfez ağlarla korunduğu için deniz insansız hava araçları körfeze giremedi. Hatta savaş yunuslarının kullanıldığı bile rapor edildi. Öte yandan Kırım köprüsü en azından kısmen korumasızdı ve bu da köprünün vurulmasını mümkün kıldı. Şimdi güvenlik önlemlerinin arttırılacağı ve büyük olasılıkla Rus yetkililerin köprünün denizden gelebilecek saldırılara karşı savunulmasına özen göstereceği açıktır. Bu tesisin Ukrayna füzelerinin hava saldırılarına karşı savunması da muhtemelen güçlendirilecektir. Tüm bunlar her halükarda yarımadanın zaten aşırı yüklü olan güvenlik sistemine ek bir yük getirecektir. Sonuçta, Kırım Köprüsü Kırım’daki askeri altyapının ana nesnesi değil, ancak en göze çarpanıdır.”

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.


Bu sayfa Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından en son 24.07.2023 01:02:06 tarihinde güncellenmiştir.

HIZLI ERİŞİM